Sus-a-madım

Sus-a-madım
"yazıyorum çünkü içimde susturamadığım bir ses var"

17 Haziran 2011 Cuma

kaç kez gerçekten yaşar?

Günlerin içinde günler yaşıyorum. Şimdinin içinde geçmiş, geçmişin içinde gelecek, geleceğin içinde şimdi... Hepsi birbirie karışmış. Ellerimde birbirine dolanmış ipler dolu, incelmiş belki ama inceldiği yerden kopamayan. Düğüm atmışım kopmasın diye. "Bir yanım çılgın nar ağacı, bir yanım buz sarayı" diye geçiyor ya şiirde öyleyim işte. Dün seni aramak istedim, aramayı düşünüyordum öyle düşünmüşüm ki sanki bir an gerçekleşti, konuştuk, ağladım, seni seviyorum dedim sonra aramadım mı aradım mı aradaki farkı anlayamayacak kadar uyuşmuştu beynim. Bugünlerde çok yaşıyorum bu durumu. Sorsan nasılsın diye "yaşıyorum" derim sadece. Nasıl unutamazsın diyorlar, herkes unutulur, herşey unutulur diyorlar. Evet belki doğru, ama hayatta kaç kez gerçekten yaşar ki bir insan, gerçekten dokunur, gerçekten bakar, gerçekten gülümser? İşte bu gerçekliği unutmak zor...

Tıpkı...

Başka bir şehre onu görmeye gidersin. Belki 1-2 gün belki 1 hafta... Günler heyecanlı fakat çabuk geçer. Daha mutlu olamazsın ama daha korkak da. Bitmesin bitmesin diye düşünürken, vakit gelir. Otogardasındır. Saat gelmiştir. Otobüse binersin, aşık olduğun yüz aşağıdadır. El sallarsın, dudaklarını okusun diye seni seviyorum dersin, ama otobüs kalkmaz. 2-3 dakika bekler öylece. Aşağı insen inemezsin. O 2-3 dakikada el sallasan sallayamazsın, birşeyler söylemeye çalışırsın ama, seni anlamaz. Baksan yüzüne, aşağıdadır o,bakamazsın. O an - hemen otobüs hareket etsin de bir an önce gidelim- diye beklersin. Kalmakla, gitmek arası bir zamandır o. İşte tıpkı; o "an"dayım şimdi. Sana gideceğim demek için el salladım fakat, bir türlü tamamen gidemiyor ayaklarım, o arada, ne yapacağımı bilemez halde bekliyorum.